Jesse James için
bir şeyler yazma gereksinimini hissetmemdeki sebeplerden biri dünyaca ünlü
isimler arasında benimle aynı gün doğan pek fazla insana rastlamamış olmam. Tabi burada 2000' lerin popstarından bahsetmiyorum. Jesse James 5 Eylül 1847'de doğmuş. Benden tam 139 yıl önce yani. Ayrıca
Türkiye'de onun adına pek fazla bilgi de bulunmayışı araştırma ve bahsetme
isteğimi güçlendirdi. Peki kimdir Jesse James?
Jesse James, bir
savaş kahramanı, yaşadığı dönemde gazetelerde hikayelerinin anlatıldığı kanun
kaçağı, silahşör, banka soyguncusu, aile babası... Western filmlerinde
anlatılan tipik bir kovboy. Eğer sizde beni gibi 'Vahşi Batı' filmleri izlemeyi
seviyorsanız ya da çocukluğunuzda Teksas Tommiks falan okuyup hayran
kalanlardansanız eminim ilgimi anlayışla karşılarsınız.
Filmlerden aşina
olduğumuz çiftlik evlerinden birinde, henüz köleliğin yasaklanmadığı
dolayısıyla Amerikan İç Savaşının henüz başlamadığı yıllarda çocukluğunu
geçirir J.J. üvey babası ve kardeşleri ve ondan fazla kölesiyle ağalar gibi
yaşarken 'İç Savaş' patlar. Daha 16 yaşındayken silahını beline takıp
Güneylilerin saflarında gerilla gibi savaşır. Kuzeyliler için yapılan pek çok
katliamda yer alır. Savaş bitip Güney kaybedince vurularak yakalanır. Henüz
yirmili yaşlarının başında.. Ama bu hikayenin sonu değil başıdır halbuki.
Jesse James, Missouri
eyaletinde yaşar. Eyalet ABD’nin tam ortasında, Kuzey ve Güney topraklarının
sınırında yer almaktadır. Yani savaşın en çetin geçtiği yerlerden biridir
aslında. Savaştan sonra da doğal olarak en fazla yıpranan şehirlerden biridir
de ayrıca. İnsanlar hala savaşın izlerini taşıyorlardır. Köleliğin kalkmış
olması ve kuyruk yarasıyla beraber hala bazı Güneyli guruplar devlete karşı
şiddetli eylemlerine devam ederler. J.J de eski arkadaşlarıyla beraber bu
eylemlerde yer almaya başlar. Filmlerden bildiğimiz banka soygunları, posta
arabası saldırıları, tren baskınları… Artık J.J bir savaş kahramanı olmaktan
çıkmış kanun kaçağı olmuştur. Yapılan darbeler Kuzeyli zenginlere, şirketlere
yöneldiğinden Güneyliler gözünde yeni bir kahraman doğmuştur. O zamanki basının
desteğiyle artık J.J 19. Yüzyıl Amerikasına damgasını vurmuş yeni nesil bir
Robin Hood’dur. Zenginden alıp fakire vermiyor olsa da…
Başarılı ve
başarısız olan pek çok soygundan sonra, ABD hükümeti ve soyulan şirketler için
J.J’yi yakalamak artık bir gurur meselesi halini almış, başına ödül konmuş, duvarlara
“Wanted” ilanları yapıştırılmaya başlanmış. Saklandığı şehirlerde halk
tarafından sevilerek korunan J.J yakalanamamıştır. Dönemin ödül avcıları, özel
dedektifleri ve hükümet ajanları da takibe katılmış ancak başarılı
olunamamıştır. Sonunda çetesine aldığı iki kardeşin ihaneti ile kalleşçe
sırtından vurularak öldürülmüştür.
Peki Jesse James’i
sıradan bir kovboydan çıkıp bir kahraman yapan şey neydi? İyi bir silahşör
oluşu mu, gazetelerde anlatılan uydurma hikayeleri mi, yakalanılamıyor oluşu
mu?
Bence her şeyden çok
J.J bir umut ışığı idi. Savaştan ağır bir yarayla çıkmış Güneyli halk için hala
her şeyin bitmediğini, masa başında yada savaş alanında kaybedilmiş onurun
tekrar kazanılmasına yardımcı olmuş bir maceraperesttir. Yaptığı işler ne kadar
kanlı da olsa, düşmana vurulan her darbede halkın desteğiyle yüceltilmiş
birisidir. Benzetmemi mazur görün ama başarılı her devrimde kahramanlaşan,
ölümsüzleşen kişilerin arkasında hep halkın desteği vardır. Adolf Hitler, Che
Guevara yaptıkları devrimlerde insanları yanlarına alarak başarılı oldular.
(Bunun Hitler için iyi devam ettiğini ve bitiğini söyleyemeyeceğim.) Ya da vatan
haini ilan edilmiş birisinin, yıkılmış bir imparatorluktan, milletinin desteğiyle
cumhuriyet yaratmayı başaran ‘Büyük Önder’imiz Atatürk.
Bugün ileriye
bakabilmek için tarihteki kahramanları örnek almak ya da yeni bir kahraman
beklemek gerekmiyor bence. Ama bırakın kahraman olmayı sadece sesini çıkarmaya
çalışan insanların, basılmamış kitapların dahi yok edildiği, özgürlüklerin
kısıtlandığı bir yüzyılda (!) posta arabası mı soymalı yoksa yalnız bir kovboy
gibi günbatımında at mı sürmeli kestiremiyorum.
Jesse James ile ilgili
yayınlar için;
Performansların
üst düzey olduğu ama bence fazlasıyla uzun ve sıkıcı bir film olan;
The Assasination
of Jesse James by the Coward Robert Ford (2007)
Aksiyonu bol ama
gerçek yaşam hikayesinden uzak yeni nesil bir western;
American Outlaws (2001)
Klasik bir western olan ve mutlaka izlenmeli diye düşündüğüm
ki kadro muhteşem;
Jesse James (1939)
Türkçe çevirisini de başarılı bulduğum ancak İngilizcesini
tercih ettiğim;
en.wikipedia.org/wiki/Jesse_James
Bruce Springsteen
2007 Dublin konserindeki ‘Jesse James’ performansı da dinlenesidir efendim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder