20 Şubat 2012

New Orleans Günlüğü Part-3 "Bourbon Street"



New Orleans adına karaladığım ilk iki yazı okumuşsanız bu üçüncüsü biraz daha eğlenceli olacaktır eminim. Çünkü, Bu kısımda Bourbon St.’den bahsedeceğim biraz da. Burası N.O.’ın en hareketli ve meşhur yeridir vesselam.
Bourbon Street, New Orleans’ın French Quarter bölgesinde yer alan bir sokaktır aslında. Bizdeki İstiklal Caddesi gibi yalnızca yaya trafiğine açık ve yalnızca turizm ve eğlence amacıyla hizmet veren 700-800 metre falan uzunluğunda bir sokak. Adından da anlaşılacağı gibi bu sokakta alkol revaçta. Alkol varsa eğlence de vardır mantığıyla sokağın başından giriyorsunuz. Ve izlenimler şöyle:
Sokak hava kararmaya başlayana kadar sessiz ve temizlik geceye hazırlık vs. ile pek cazip değil. Gündüz gözüyle görülebilecek en iyi tarafı binaları. Çünkü hava kararınca bu ayrıntılar pek fark edilemiyor. Binalar, genel olarak 2-3 katlı ve birbirine yapışık, mimariden anladığım kadarıyla 1800lerden kalma, harika taş ve ahşap işçiliğine sahip çoğunlukla otel ve barların, restoranların ve gece kulüplerinin ev sahipliğini yapıyorlar. Hani western filmlerinde “saloon” denen mekanlar olurdu. Bunlar aynen öyle 100 küsur yıldır korunmuş saloonlar aslında. Ama tabi arka arkaya dizilmiş onlarcası. Hava kararmaya başlayıp da mekanlar neon lambalarını yakmaya, sokak müzisyenleri yerlerini almaya başladı mı; sokak hareketlenir, kalabalıklaşır.
Söylemeyi unuttum, İstiklal Caddesi bir noktada benzerliğini kaybediyor buradan çünkü burada mağazalar yerini barlara ve striptiz kulüplerine bırakır. Kalabalıkla beraber akarken sokağın içlerine akarken barlardan ve restoranlardan müzik sesleri yükselmeye, kulüplerden kapılarına dışarı yarı çıplak kızlar çıkmaya, barların ikinci katlarındaki balkonlarda insanlar yerlerini almaya başlar. Adrenalinin içinizde tırmandığını hissedersiniz. Ve gürültüye alıştığınızda da ilk mekana ayak basarsınız.
Burada restoranlarda klasik blues çalar, kalabalıkça bir orkestra ve mumlu masalarda yemek yiyen insanlar vardır. İçerisi buram buram 1930’lar kokar. Tabi birkaç saatine 200-300 dolar bayılanacağından burun kıvırıp devam ediyoruz. Hani biz “kedi”yiz, orası da “ciğer”, tabi “mundar” diyoruz. Yersen. Barlarda alkol ucuz ama sürüm fazla; müzik hızlı, ortam şen şakrak. Her barda birer gurup var amatör (ama çok başarılı tabi) ve aslında playlistleri birbirine çok yakın. Çalan popüler müzikler çoğunlukla klasik rock, 80’ler ve country. Bu durum gece saat 01’e kadar böyle gibi. Biranızı alır bir kenara çekilirsiniz, bir masaya oturur yada ayakta durursunuz. Müziğe kapılır gidersiniz. İnsanlar kendinden geçerler, dans ederler, şarkılara eşlik ederler… buraya kadar her şey normal. Türkiye’den farkı yoktur. Saat 21 civarı oldu mu alkolün tüketimi artar, bodyguardlar kapılara çıkarlar ve kimlik sormaya başlarlar. 21’in altı giremez. Bunu görünce insan soruyor “ulen ne değişti 10 dakika içinde?” diye. Yasaksa 21’den öncede yasak ama bu bir nevi göz ardı edilen bir ihlal. Artık içerde danslar erotikleşmeye, çift gelenler yaklaşmaya, tek gelenler çift olmaya başlarlar. Ve belki de Bourbon Street’in en güzel 2 adetinden biri. Garson kızlar…
Bourbon Street’te, unutamadığım iki büyük gelenek var daha önce görmediğim. Biri garson kızların burbon servisi, diğeri kolye hediyesi. Önce sıradan olan kolye hediye etmeden bahsedeyim de ‘tatlı’yı sona saklayayım. Kolyeler aslında bizdeki 99’luk tespihler gibi plastik boncuklardan oluşan renkli halkalar. Rio karnavalındaki gibi insanlar birbirlerine bu kolyelerden hediye ediyorlar. Neye göre? Genellikle insanlar beğendikleri karşı cinslerine veriyorlar. Birisi size kolye verdiyse sizi güzel ya da yakışıklı bulmuş demektir. Sonra gülümser ve yola devam edersiniz. Kolyeniz boynunuzda. Alkol damarlarda daha hızlı akmaya başlayınca, artık hediye kolye vermek için bazı talepleri karşılamanız gerekebiliyor ki işin eğlencesi de burada başlıyor. Kolyeyi almak için öpücük vermeniz istenebilir. Yani bir erkek olarak kolyesini almak için hiç tanımadığınız bir kızı dudağından öpmeniz isteniyorsa buna hayır diyemiyorsunuz. Bir de balkonlardan kolye atan insanlar var ki, alem bir olay. Balkondaki kız olsun erkek olsun; yürüyen bir kıza seslenirler, kolyeyi vereceklerini bunun için göğüslerini açmasını söylerler. Saat ilerledikçe açılan göğüs sayısı da artıyor. Şimdi soracaksınız nedir bu kolyeyi bu kadar kıymetli yapan diye. Aslında 10 tanesi 1 dolar falan gündüz saatlerinde. Amaç eğlence. Gece sonunda boynunuzda ne kadar kolye varsa o kadar eğlenmişsiniz, popüler olmuşsunuz gibi bir anlam yüklüyorlar size. Ayık kafayla saçma evet…
Gelelim tatlıya… Barlarda alkol ucuz demiştim. Yani 3-5 dolara bir şişe bira alınabilir. Barına ve saatine ya da barmenin sempatisine göre bu fiyat düşebilir de, çıkabilir de. Emsal olsun diye söylüyorum 3 doların değerini. Bir barda yaklaşık 4-5 kız garson çalışır ve burbon servisi yaparlar. Bu laboratuarlarda kullanılan deney tüplerinin daha büyüklerini düşünün. Yaklaşık 100-150ml (kahve fincanı kadar falan, aslında tekila shot bardağı kadar) lik tüplerin içinde renkli sıvılar taşıyan güzel ve seksi 20-22 yaşlarında kızlar hayal edin. Bu tüplerin bir tanesi 3 dolar. Yani bir bira parası. Amaç bir dikişte burbonu içmek yani shot yapmak. Çok sert bir alkol olmadığı için ne var ki bunda diyebilirsiniz. Asıl olay tüptekini içebilmeniz değil, nasıl içtiğiniz. Çünkü metod harika. Garson kız tüpün kapalı tarafını kendi ağzına sokar, siz garsonu kucaklarsınız ve açık tarafından burbonu kafaya dikersiniz. Garson kızımız burada bardak vazifesi görür. Gereksiz yere bir gecede böyle 5-10 tüp götürürsünüz. Bir kızıl vardı onu unutamıyorum hala. Eğer saat 2’ye geliyorsa ve (Louisiana kanunu gereği) mekanlar kapanmaya başlıyorsa; garsonlar alkolü fazla kaçırmışsa sizin gibi; garson tüpü kendi ağzına boşaltır siz de onun ağzından içebilirsiniz. İşte bu da böyle bir anı.
Striptiz kulüplerinin içini bilmiyorum maalesef. Girmedik pahalı olur diye ama sonradan öğrendik ki çok da pahalı değilmiş. Üzüldük. Barlar kapanmaya yarım saat bir saat kala; artık boşalmaya başlar, kendine çift bulanlar işi pişirmeye ve sahneler de artık diskoya dönüşür. Benim zerre zevk almadığım popo dansları yapan insanlar kopmaya başlarlar. Hani alkolün miktarını arttırdıysanız arada sizde kaynayıp gidiyorsunuz.
Bourbon St. Genel olarak eğlenceli bir ye. Müzik doğal olarak harika, sokak çalgıcılarını dinlemek ayrı bir zevk. Mekanların içi de dışı da hareketli ve gürültülü ama kesinlikle sıkıcı değil. Zaten bir ortam sizi açmazsa alternatifi 20 25 tane daha var. Saat 02’den sonra artık barlar kapanır ve sokak hiç tekin olmamaya başlar. Yani sakın ola bir ara sokakta sızıp kalmayın. Barların çevrelerinde bir taksi durağından araca atlayıp kaldığınız yere götürmesini söyleyin. Taksicileri ço kibar ve güvenilir insanlar. Bunu bize kanıtlayan ve başımızı dertten kurtaran taksici ve başımıza gelenleri diğer yazımda anlatacağım. İnanın ki çok eğleneceksiniz. Hangover’ ın 3.filmine hikaye olur bizimki çünkü.
Bir dahaki yazımda görüşürüz. Esen kalın hoşçakalın.

1 yorum: